Üç günde finansal istikrarı sağladık
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, NTV Ankara İstihbarat Şefi Ahmet Ergen’in sorularını yanıtladı.
Nebati, ” Biz Güney Kore modeli değiliz, çünkü seçilmiş bir ülke. Çin değiliz, devasa nüfusuyla, aldığı tedbirlerle gelen bir ülke. Biz demokratik gelenekleri olan, serbest piyasaya inanan, kambiyo rejimine sıkı sıkı bağlı olan ve bu geleneği de sürdüren bir modeli ortaya koyuyoruz. Çünkü altyapımız dolu. Altyapıyı tamamlamış şekilde geliyoruz,” dedi.
Kur garantili TL mevduatı uygulaması için “Hazine’ye negatif yükünün olması mümkün değil,” diyen Nebati, “Kur korumalı TL mevduatta alt limit bir lira üst limit yok Uygulamaya tüm bankalarımız katılıyor. Özel bankalar dolarizasyondan memnun değiller. Özel banka yöneticilerinden teşekkür alıyoruz. Dövizdeki köpükten yanan küçük yatırımcı oldu. Mevduata geçiş sabah 10 milyar TL’ydi,” ifadelerini kullandı.
Nebati, “Ocak ayının ilk haftasında bu işi bitirmiş olacaklar. Önümüzdeki dönemde bunu yapacağız. Türkiye, Türk kadını altını seviyor. Tercih altın, altını çok seviyoruz. Bu altının yastık altında kalmasının ekonomiye katkısını bırakın kimseye katkısı, karşılığı yok. Altını alıyor kasasına koyuyor, hiçbir faydası yok. 5 bin ton altın tahmin ediliyor. Bütün işlemlerde daha 300 tonu alabilmişiz. 5 bin tonun karşılığı 280 milyar dolar. 280 milyar doların yüzde 10’u gelse ülkede dövize ihtiyacımız kalmayacak. Bankalarımız çok hızlı bir çalışma yapıyorlar. Her ay toplantıları muntazam yapılmış, piyasanın işlevini takip eden proaktif hareket eden bir anlayışımız var. Bu anlayışımız karşılığını aldıktan sonra hızlı şekilde refahın arttığını, dövizin gevşediğini ve cari açığın azaldığını gösterecek.” dedi.
Nebati’nin konuşmasından satır başları:
“Herkes kendi tuttuğu yolda ilerliyor, bazen değişim gerek. Altyapı, üstyapıyı belirliyor, çok net. Siz bir ekonomi teorisini, ekolünü ya da yolunu alıp uygulamaya başladığınız zaman birilerinin sizi yönlendirmesi konusunda maalesef bir baskı var. Çünkü dünyada egemen güçler var. Biz bize öğretilmiş şeyleri yapmaktan vazgeçmenin zamanının geldiğine inanıyoruz.
2013 yılında Gezi olayları öncesinde faizin düştüğü, enflasyonun düştüğü bir ortamda bir sorunla karşı karşıya kaldığımız görüyoruz. Yüksek büyüme için yüksek cari açık. 2013’te 400 milyar dolara yakın borçlanmışız. 2013’ten bugüne kadar borçlanma oranı 445 milyar dolar seviyesinde. 8 yıldır bununla ilgili bir mücadele sürüyor. Geçmişteki saldırılar bir takım değişiklikleri engelledi.
Biz diyoruz ki yeni bir ekonomik model önerelim. Bu model Türkiye’yi kapsasın, iç dinamikleriyle bir bütünlük arz etsin. Ancak ortak söylemin gerçekleştirildiği bütüncül bir bakış açısıyla herkesin anlayabildiği, toplumun ve tüm kurum kuruluşların da içinde olduğu bir şey söyleyelim dedik.
Türkiye modeli denmesinin sebebi şu. Biz Güney Kore modeli değiliz, çünkü seçilmiş bir ülke. Çin değiliz, devasa nüfusuyla, aldığı tedbirlerle gelen bir ülke. Biz demokratik gelenekleri olan, serbest piyasaya inanan, kambiyo rejimine sıkı sıkı bağlı olan ve bu geleneği de sürdüren bir modeli ortaya koyuyoruz. Çünkü altyapımız dolu. Altyapıyı tamamlamış şekilde geliyoruz.
Türkiye modelinde 150 dolarlardan 200 dolarlardan 1000 dolarlardan yola çıkan bir ülke değil. 8500-9000 dolarlarda kişi başı geliri olan, tüm altyapısını tamamlamış bir ülke olarak geliyor.
Modelimiz; yüksek ihracata dayalı, cari açığı azaltıcı ve refah sisteminin toplumun tamamına yansıtıldığı bir modeldir. Bu model içerisinde biz yüksek teknoloji üssü olmak istiyoruz. Biz büyük endüstri bölgeleriyle her türlü ihtiyacın yalnızca Türkiye değil yakın çevresine sağlandığı bir üs haline gelmek istiyoruz. Orta gelir tuzağını aşmanın tek yolunun da bu olduğunu biliyoruz.
20 yıldır geliştirilen bir yapı var. Bu yapı Türkiye’nin sanayide bir tık daha üste çıkabileceği altyapıyı hazırladı. İnsanlar girişimciler bu yapının nasıl işlediğini gördü. Üçüncüsü dünyaya açılmayla diğer pazarlarla Türkiye’yi karşılaştırabilecek yapıya sahip oldu. Türkiye’nin vazgeçilmez bir ülke olduğu anlaşılmış oldu.
Sıcak para özellikle gelişmekte olan ülkelerin temel problemlerinden bir tanesi. Ne zaman geldiği ne zaman gittiği belli değil. Ülkelerin ekonomisini sarsacak noktaya dönüşebiliyor. Sıcak paradan ziyade doğudan yatırımın gelmesini istiyoruz. 2018, 2019’daki saldırılarda kullanılan temel araç sıcak paraydı. Sıcak parayla dilediğiniz şekilde manipüle edebiliyorsunuz, ülke iktidarlarını tehdit edebilecek boyuta gelebiliyor. Biz bu yolu kapatıyoruz.
‘FAİZ KESİN ÇÖZÜMDÜR DİYENLERE TOKAT GİBİ YANIT OLDU’
(Dolarda yaşanan düşüş) Ülkemiz üzerinde oyun oynanmasını engelliyoruz. Son üç ayda yaşadığımız bir türbülans vardı, başından beri bu bir köpüktür, yapmayın etmeyin, eylemeyin dememiş olmamıza rağmen. Dövizin 18 liralara kadar gelmiş olmasından bir gecede sayın Cumhurbaşkanımızın adeta bir ekonomik manifestoyla ortaya koymuş olduğu çözüm önerileri ve tedbirler paketiyle üç günde Türkiye’nin bütün ortamını sıcak parayla değil, yüksek faizle de gerçekleştirmedik, kendi imkanlarımızla bu hale getirdik. Düne kadar yüksek faiz kesin çözümüdür diyenlere de tokat gibi bir cevap oldu. Yüksek faiz söylemi de aslında öğretilmiş bir yanlıştır.
Düşük cari açıkla yüksek büyüme gerçekleştirebiliriz. Üç günde finansal istikrarı sağladık. Bu, sıcak paraya karşı doğrudan yatırımı çekecek özel bir model. Sıcak paradan ziyade doğrudan yatırım için gelinmesini istiyoruz.
90’lı yıllarda büyüme düşük, cari açık düşük. 90’lar böyle gitti. 2002 ile 2020 döneminde yeterli ancak riskli bir şey yaptık. Cari açık yüksek, büyüme yüksek. 2013’lere geldiğimizde cari açık tavan yapmıştı. Türk lirası çok güçlü hale gelmişti, borçluluğumuz artmıştı, biz büyümeyi öyle gerçekleştirdik. İşte öğretilmiş ikinci şey; cari açık olmadan büyüme olmaz. Biz de diyoruz ki hayır, düşük cari açık ve yüksek büyümeyle yeterli ve risksiz bir yapıyı gerçekleştirmiş olacağız.
Peki nasıl yapacağız bunu? Bunu yaparken bizim 19 yıldır inşa ettiğimiz bir Türkiye’nin temelleri, altyapısı bitti. Sanayiye biz yüksek teknoloji ürünleri olmak kaydıyla destek vereceğiz. İki, proje bankacalığına giriyoruz. Bankacılıkta yeni bir enstürman geliyor, proje kredileri.
Bunu yaparken de rekabet gücü yüksek olan sektörleri seçeceğiz.
Finansal istikrarı üç günde, Cumhurbaşkanımızın manifestosuyla sağladık. Bundan yapılacak olan şey, Türkiye’nin bu imkanlarına kısa sürede uyum sağlayacak sektörleri öne çıkarmak.
Rekabeti çok güçlü olan eserlerle çıkacağız. Peki böyle bir örnek var mı, var. Savunma sanayiinde yüzde 80’lere kadar bağımlılıkla hareket eden sektör, bugün yüzde 20 bağımlılığa dönüşmüş durumda. İmkanları bahşettiğiniz zaman Türkiye’deki girişimcilerin çok hızlı bir şekilde o sektöre akın ettiğini görebiliyorsunuz.
Turizm ve tarım buradaki temel yolculuğumuzun en önemli yapı taşları. Yüksek teknoloji, tarım ve avantajlı olduğumuz turizmde hızlı bir şekilde toparlanmanın gerçekleştirilmesi.
Biz ülkenin altyapısını gerçekleştirdik. Bu model, özgün bir model. Özgür, özgün, eklektik olması hiç sorun değil. Bunları yaparken de bir farkımız var. Türkiye birilerinin anlattığı Türkiye değil.
Her alanda bir bitiş var. Neyin bitişi, ihtiyacın bitişi. İhtiyaçlar bitmiş. Şimdi diyoruz ki her şey hazır. Artık endüstri bölgeleri düşünüyoruz. Hangi hakla bize betona gömdünüz diyorlar?
Bütün bu altyapıyla beraber Türkiye’nin bir şeye ihtiyacı yok. Bundan sonra ihtiyaç olan şey bu paradigma değişikliğine tüm aktörlerin uyması. Bankacılığın özellike uyması, bizi anlaması. Proje bankacılığını, selektif yatırımları seçmesi.
Finansal alanda güçlüsün, bankacılık sektöründe güçlüsün. Yeni enstrümanlara hızlı bir şekilde uyum sağlayacak portföyün var. Aynı zamanda her türlü altyapı yatırımınıgerçekleştirmişsin. Şimdi dijitalleşmede, yeni teknoloji ürünlerinde adımlarımızı hızlandırıyoruz. İthalatı kısıcı, ara mallara ödediğimiz bedeli en aza indirecek yatırımlar diyoruz.
Bu kadar kısa sürede nasıl yapacaksınız? Bu kadar kısa sürede yapmanın altyapısı hazır. Bunun çok kısa süre içinde gerçekleşeceğini, son üç günde olan büyük dönüşümün gerek enflasyonda gerek diğer alanlarda daha hızlı şekilde gerçekleştirileceğine inanıyoruz.
MEVDUATA GEÇİŞ SABAH 10 MİLYAR TL İDİ
Pazartesi akşamına kadar olan bir köpüktü, köpük gidiyor. Bireysel yatırımcılar ihanete varan yorumlara kulak asmasın. Optimal noktaya kendisi ulaşacak
Yaza kalmadan çok hızlı bir değişimi göreceğiz. Güven geldi, itibarımız yeterli, önümüzdeki sürece bakış açısı belli. Türkiye’nin her alanda tecrübesi var. Dolayısıyla bu yazdan itibaren hızlı bir şekilde dönüşümü göreceğiz.
Bu yılın sonuna 12 milyar dolar ve aşağısında cari açıkla gidiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin yıllık 12 milyar dolar açık ya da fazla vermesinin artık bir problem olmadığı bir döneme girdik. Bunu salgın döneminde çok net bir şekilde gördüğümüz için artık bu modelden geri adım atmıyoruz.
Yüksek faiz politikası yok, sıcak para yerine doğrudan yatırım, selektif anlamda proje bankacılığının gerçekleştirildiği, katma değeri yüksek alanların devlet tarafından desteklendiği bir model. Yeni tedbir paketleriyle piyasayı öylesine şaşırtacağız ki, o son üç ayda Türkiye’deki psikolojiyi karamsarlığa dönüştürenlerin kaçacak yer bulamayacakları bir döneme giriliyor.
2013 yılında cari açığın, büyümenin en optimal olduğu, enflasyonun düşük, faizin düşük olduğu dönemde, Türk lirasının değeri yüzde 110. O kadar değerli ki paranızı yurt dışında harcamak için her türlü imkan var. Şimdi pazartesi akşamına kadar olan dönemde de yüzde 60’lara kadar düşmüş değersiz Türk lirası. İkisi de gerçekçi değil. Asıl olması gereken yüzde 100. Yüzde 60’a hatta altına düşürecek köpüğü söylemek zoundasınız. Türkiye’de döviz fiyatları Pazartesi akşamına kadar tamamen köpüktü. Spekülasyon vardı, manipülasyon vardı ve en önemlisi yerleşiklerin psikolojisini bozacak karamsarlığıjn çok hızlı bir şekilde sirayet etmesiydi. Şimdi köpük gidiyor, optimal noktaya kendisi ulaşacaktır.
Öyle bir tedbir aldık ki bireylerin dolar euro sterlin borcu olması mümkün değil. Dövize ihtiyacı olmayan bir Türkiye’de biz insanları dolarize ettik o karamsar havayla. Tabii ki birilerinin çok işine geldi. O işine geldiği noktada toplum artık bir şeylerin farkına da varmaya başlamıştı. Güvenli bir şey, bir tedbirler paketi istiyordu.
Hazine’ye negatif yükünün olması mümkün değil. Kur korumalı TL mevduatta alt limit bir lira üst limit yok Uygulamaya tüm bankalarımız katılıyor. Özel bankalar dolarizasyondan memnun değiller. Özel banka yöneticilerinden teşekkür alıyoruz. Dövizdeki köpükten yanan küçük yatırımcı oldu. Kur korumalı TL mevduatına geçiş sabah itibarıyla 10 milyar liraydı, öğleden sonra bu katlanarak gitti.
DÖVİZDEKİ DÜŞÜŞ RAFLARA YANSIR MI?
Modelimize karşı çıkanlar, bu iş yüksek faizle çözülecek diyenler iki gündür yüksek faizi artık ağızlarına almıyor. Daha ötesi modeli sahiplenenler var, modelin sahibi benim, ilk söyleyen benim diyenler var. Bu ne demektir? Başardınız.
Bir modeli herhangi bir söylemi insanlar, bireyler, kurumlar artık sahiplenmeye başlamışsa bilin ki artık o iş başarılmıştır. Bundan sonra bireysel yatırımcılara söylüyorum; spekülatif, manipülatif hatta ihanete varan söylemleri dikkate almayın.
Fiyatlardaki düşüşler yamaç paraşütü gibi olmasın. Kimse kimseyi kandırmasın dövizdeki düşüş yansıtılsın. Bakanlık olarak ne gerekiyorsa yaparız.
Memurumuzu bugüne kadar koruduk bundan sonra da korumaya devam edeceğiz. Sabit gelirlilerin hakkını koruyan tedbirleri alacağız. Emeklilerimiz için de arkadaşlarımız çalışıyor. Emeklilerimizi memnun edecek bir çalışma olacağına ilişkin benim de kanaatim çok yüksek.”