Türkiye ekonomisi şu an başıboş şekilde, günlük siyasi hamaset ile savruluyor
Tugay Candan – @TugayCandann
AKP’nin baskısıyla Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından İstanbul’daki seçimlere yönelik iptal kararının ardından dövizdeki artış ve borsadaki düşüş, yeniden ‘seçim ve ekonomik kriz’ kaygısını gündeme getirdi. 24 Haziran seçimlerinin ardından başlayan kriz, 31 Mart döneminde şiddetlenirken, YSK’nın dün (6 Mayıs) aldığı kararın ekonomiyi ne yönde etkileyeceği kaygılı bir merakla bekleniyor.
Konuyla ilgili konuştuğumuz Bilkent Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erinç Yeldan, Türkiye’yi bir belirsizlik ortamının beklediğini ve belirsizliğin Türkiye ekonomisi adına karanlığa işaret olduğunu belirtti.
Yeldan, şunları söyledi:
“Türkiye ekonomisinin şu an önündeki en büyük tehlike makroekonomik fiyatlarda; yani döviz kuru, fiyatlar seviyesi, faiz oranı gibi başlıklardaki oynaklıktır. Döviz kurunun tek başına 6 liranın üzerine yükselmesi elbette kötü. İthalat maliyetini arttıracak ve enflasyonist baskıları körükleyecek fakat bundan da daha büyük tahribat yaratacak unsur fiyatlardaki oynaklıktır. Döviz kurunun sürekli yukarı gitmesinden daha büyük tehdit; döviz kurunda, faizde ve enflasyonda önümüzdeki haftalarda göreceğimiz oynaklık olacaktır. Bu oynaklık, Türkiye ekonomisinde belirsizliği arttıracak, belirsizlik Türkiye’nin vermek zorunda kaldığı risk primini yükseltecek ve enflasyonist beklentileri daha da kötüleştirecektir.
‘TAHRİBATI GİDERMEK KOLAY OLMAYACAK’
Belirsizlik ortamı pahalı fakat belirli pahalılıklar çok daha tehlikelidir. Belirsizlik ortamı nedeniyle enflasyon daha kemikleşmiş bir görüntü alacak, belirsizliğin yarattığı güvensizlik ortamında yatırımlar gerileyecek ve işsizliğin artışı devam edecektir. Dolayısıyla ben Türkiye ekonomisinde kısa ve orta vadeli dönemin, ekonomide fiyatları yukarıya çekmekten ziyade aşırı oynaklık ve belirsizlik yaratacağı kaygısındayım. Bunun getirdiği tahribatı gidermek kolay olmayacaktır. Çünkü güven yitirildiği vakit, bir daha geri getirmek mümkün olmuyor. Kaldı ki bu güveni sağlayacak, Türkiye’de iktisat biliminin gereklerine göre bir istikrar programı, bir anti-enflasyonist mücadele, bir işsizlikle mücadele programı yapacak siyasi irade de yok.
‘TÜRKİYE EKONOMİSİ BAŞIBOŞ ŞEKİLDE SAVRULUYOR’
Türkiye ekonomisi şu an başıboş şekilde savrulan, günlük siyasi hamaset ile günü kurtarmaya çalışan bir şekilde idare ediliyor. Ekonomi bilimin gerektiği tecrübelerle değil tamamen kişisel ve siyasal stratejiler ile idare edilmeye çalışılıyor. Böyle bir konumda Türkiye ekonomisinin geleceğinin çok karanlık olduğunu endişeyle dile getirebiliriz.”
‘BURJUVAZİ DEMOKRASİYİ AYAK BAĞI OLARAK GÖRÜYOR’
Yeldan, YSK’nın iptal kararının ardından TÜSİAD tarafından yapılan “kaygı verici” açıklamasına ilişkin ise yaşanan sürecin söz oyunlarıyla geçiştirilemeyeceğini vurguladı. “Sermaye sınıfı, burjuva demokrasisine sahip çıkma iradesini gösteremiyor” diyen Yeldan, şöyle devam etti:
“Kendi hukukuna, kendi demokratik kurumlarına bile sahip çıkamayan bir sermaye kesimi var. Türkiye’nin aynı Hindistan, Macaristan, Güney Afrika gibi küresel anlamda, artık küresel sermayenin demokrasiyi kendisine ayak bağı olarak gördüğü bir düzene sürükleniyoruz. 21. yüzyılda kapitalizm, dünyamızı şiddet olmadan idare edemiyor. Türkiye’nin yerli burjuvazisi de bu süreçten hiçbir şekilde rahatsızlık duymuyor. “
‘SÖZ OYUNLARIYLA GEÇİŞTİRİLEMEZ’
Kaygı duymanın ötesinde Türkiye’nin sivil toplum kurumlarının, burjuva demokrasisinin sahibi olan yerel burjuvazinin, çok daha kararlılıkla kendi demokrasisine sahip çıkmasını beklerdim. TÜSİAD ve diğer sermaye örgütleri de burjuva demokrasisine sahip çıkma görevini yerine getirmiyor.
Bu artık kaygı duyularak geçiştirilecek bir durum değil. Burada demokrasi ve hukuk katliamı söz konusu. Bunu söz oyunlarıyla geçiştirmek, bir sivil toplum kurumuna yakışmıyor.“
‘BELİRSİZLİK, GÜVENSİZLİĞİ ARTTIRACAK’
Seçim tekrarı kararının ekonomiye olumsuz etki yapacağını da belirten Yeldan, konuyla ilgili de şöyle konuştu:
“Burada çok şiddetli belirsizlikle karşı karşıya kalacak Türkiye. Zaman zaman saman alevi gibi günlük iyileştirmeler gözlemlenebilir. Borsada ya da kurda anlık hareketler olabilir. Ama önemli olan rakamsal olarak döviz kurunun, faizin ya da enflasyonun nerede olduğu değil, bunun yaşadığı oynaklık ve aşırı duyarlılıktır. Bu belirsizliği yaratacak.
Türkiye’nin kabaca son 4 senedir yaşadığı en büyük tehlike bu güvensizlik ortamıdır. Bu güvensizliği ve belirsizliği herhangi bir siyasi ya da iktisadi istikrar programıyla aşmak çok ama çok zor. Hukuka inanç, kurumlara güven bir kere sarsıldığında bunu geriye almak çok acı reçetelerle dolu bir deneyim oluyor. Bunu biz 2001’de gördük, 1980’de gördük, 1994 krizinde gördük. Çoğu zaman demokrasi dışı önlemlerle beraber acı reçeteler alınabiliyor. Bu bakımdan bu seçim kararının sadece siyasi bir olgu değil, yakın gelecekte döviz kurunun biraz hareketlenerek piyasaların kendi kendine dengeye kavuşturacak bir olgu olmadığını da düşünüyorum.”