‘Can Atalay milletvekili değilse nasıl Meclis Başkanlığı’na aday gösterildi?’
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, FOX TV ekranlarında İlker Karagöz’ün sunduğu Çalar Saat programına konuk oldu. Baş, programda İlker Karagöz’ün sorularına yanıt verirken, Türkiye gündemine ilişkin de değerlendirmelerde bulundu.
Programın başında Gezi tutuklusu Can Atalay’ın Hatay’dan Milletvekili seçilmesine rağmen hala cezaevinde tutuklu bulunmasına ilişkin konuşan Erkan Baş, “AKP dönenimde hepimiz ek meslekler kazandık. Mesela hepimiz hukukçu olmak durumunda kaldık. Bütün yurttaşlar hukuk çalışıyor şu anda. Adalet Bakanı ‘Şu anda hükümlü’ diyor. Bu yanlış. Adalet Bakanı eğer yanlış biliyorsa düzeltsin. Ama bilmesine rağmen yalan söylüyorsa da halkımıza şikâyet ediyorum” dedi.
‘CAN ATALAY MİLLETVEKİLİ DEĞİLSE NASIL MECLİS BAŞKANLIĞINA ADAY GÖSTERİLDİ?’
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a sorular yönelten TİP Genel Başkanı, “Eğer Can Atalay milletvekili değilse nasıl Meclis Başkanlığına aday gösterildi? Nasıl aday oldu? Nasıl TBMM Meclis Başkanlığı pusulasında Can Atalay’ın ismi vardı?” ifadelerini kullandı.
Erkan Baş şunları söyledi:
“Eğer Adalet Bakanının iddia ettiği gibi olsaydı Can Atalay aday olabilir miydi? Yüksek Seçim Kurulu’na belgelerinizi teslim ediyorsunuz ve bunlar inceleniyor. YSK, hükümlü olmasına rağmen yani aday olamamasına rağmen Can Atalay’a izin mi verdi? Böyle bir saçmalık olabilir mi? Böyle bir şey olmadı tabii ki…
Yerel mahkeme bir karar vermiş. Dosya şu anda Yargıtay’da. Ne demek bu? Hukuk yolu henüz tükenmemiş. Yani yerel mahkemenin verdiği karara itiraz edilmiş ve dava Yargıtay’da görüşülecek. Dolayısıyla henüz kesin hüküm yok. Hepimizin bildiği bir cümle var değil mi? Suçu ispatlanana kadar herkes masumdur.”
‘CAN SİYASİ NEDENLERLE CEZAEVİNDE’
İlker Karagöz’ün “Can Atalay niye cezaevinde?” sorusuna da yanıt veren TİP Genel Başkanı şu ifadeleri kullandı:
“Can’ın zaten başından bu yana siyasi nedenlerle cezaevinde tutulduğu bir kez daha tescil edilmiş oldu. Yapılması gereken çok açık. Can milletvekili seçildiği anda Yargıtay’ın kendiliğinden gündeme alması ve yargılamanın durması, tahliye doğrultusunda karar vermesi gerekirdi. Avukat arkadaşlarımız başvuruda bulundular. Başvurunun sonuçlarını bekliyoruz. Hukuken bir karar verilsin ve Can derhal tahliye edilsin. Ondan sonra hem yargı süreci hem hukuk süreci devam edecek.
Geldiğimiz nokta son derece üzücü. ‘O zaman niye seçim yapıyoruz?’ sorusunu sorarız. Biz Can Atalay’ı neden aday gösterdik? Can, kent suçları konusunda yetkin bir arkadaşımız. Hatay yıkılmış bir kent. Hatay’ın yeniden inşası gerekiyor. Hatay halkının çok zor günlerden geçtiğini herkes biliyor. Bütün bu zorluklara rağmen ‘Benim haklarımı en iyi savunacak kişi Can Atalay’dır’ demiş Hatay halkı. Sizin bunu yok saymaya hakkınız yok.”
‘CAN ATALAY’IN VE TİP’İN GÖREVİNİ YAPMASI ENGELLENİYOR’
Can Atalay’ın hukuksuz bir biçimde cezaevinde tutulmasıyla TİP’in ve Atalay’ın görevini yapmasının engellediğine söyleyen Erkan Baş, “Mahkemenin derhal bu hak ihlaline son vermesi gerekiyor. Can’ın da görevlerine başlaması lazım. Türkiye İşçi Partisi açısından da söyleyeyim; biz zaten dört milletvekiliyle parlamentoda temsil edilen bir partiyiz. Yüzde 25’imiz şu anda engellenmiş durumda. Bunu nasıl kabul edelim biz? Dört arkadaşımızın bir araya gelmesi, birlikte çalışması ve parlamentoda iktidarın halk düşmanı politikalarına karşı bir direniş hattı sergilemesi gibi görevlerimiz var. Can Atalay’ın görevini yapması engelleniyor. TİP’in görevini yapması engelleniyor” dedi.
‘SEÇİMLER HİÇ OLMAMIŞ GİBİ DAVRANMAK MÜMKÜN DEĞİL’
Programın devamında 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinin ardından Türkiye siyasetinin nasıl şekilleneceğine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Erkan Baş, “Emek ve Özgürlük İttifakı devam ediyor mu?” sorusuna yanıt verdi. Baş, “Tabii ki. Biz Emek ve Özgürlük İttifakı’nı diğer ittifaklardan farklı olarak sadece bir seçim ittifakı olarak ortaya koymamıştık” diye konuştu.
Açıklamalarına “Seçimler hiç olmamış gibi davranmak mümkün değil” diyerek davam eden Baş, şu ifadeleri kullandı:
“Emek ve Özgürlük İttifakı’nın tüm bileşenleri tüm değerlendirmeleri yapıyorlar. Belli bir olgunluk düzeyinde mutlaka yan yana geleceğiz ve ortak değerlendirmeyi yapacağız.
Biz geçen hafta TİP’in Parti Meclisi’ni topladık. Uzun değerlendirmeler yaptık. İlçelerden merkeze kadar giden bir kongre takvimi ilan edeceğiz. Değişime mutlaka ihtiyaç var. Değişim denince de sadece kişilerin değişmesi değil mesele.
‘TÜRKİYE’NİN YARISI HALA İKTİDARI ONAYLAMIYOR’
Bu kadar baskıya, bu kadar zorlamaya rağmen Türkiye’nin yarısı hala bu iktidarı onaylamıyor. Burada çok büyük bir kuvvet var. Ben esas olarak buraya odaklanmak gerektiğine inanıyorum. Bu kuvvetin nasıl etkin bir özne haline geleceğini tartışmamız lazım.
Biz daha önce iktidara oy vermiş seçmenin de oyunu alabiliyoruz. Emekçi olmak, alın terinin kıymetini bilmek ve bunun için mücadele etmek TİP’e oy vermek için yetmiş. Dolayısıyla şöyle de bakmıyorum; Türkiye seçmen nezdinde ikiye bölünmüş durumda ama ‘bu taraf bizim, o taraf düşmanımız’ gibi bir tablo da yok. Bugün belki AKP’yi, MHP’yi tercih etmiş, Tayyip Erdoğan’a oy vermiş ama bu ülkede gerçek bir değişim rüzgârı estiğinde onun bir parçası olabilecek milyonlarca insan olduğunu da biliyoruz. Oraya da uzanacak bir yeni anlayışı tartışmak lazım.
‘AKP TOPLUMU MANİPÜLE EDEREK İKTİDARINI KORUYOR’
Ben değişim rüzgarının en sert biçimde esmesi gerektiğini düşünüyorum. Değişim diyerek sadece makyaj yapmayalım. Bu iktidar toplum genelinde insanların dini duygularını, ülke sevgilerini manipüle ederek kendi iktidarını koruyor. Ben açık söylüyorum AKP iktidarı Türkiye’deki en zengin yüzde 1’in iktidarıdır. Bütün rakamlar bunu gösteriyor ama en zengin yüzde 1’e hizmet etmeye adanmış bir iktidar dönüyor toplumun en yoksularına da ‘Sizi ancak ben kurtarırım’ diyor ve buna ikna edebiliyor. Bizim bu gerçek olmayan duruma toplumun geniş kesimlerinin ikna edilmesine gözümüzü kapatamayız. Bunu değiştirmek için mücadele etmek lazım.
‘İKTİDARIN GERÇEKTEN YENİLEBİLMESİ İÇİN TOPLUMSAL MÜCADELEYE İHTİYAÇ VAR’
Muhalefet açısından ortada bir zafer olduğunu söylemek için gerçekten hayatla bağları koparmış olmak gerekiyor. Bütün bunlara rağmen iktidar kazandıysa esas olarak muhalefet kaybetmiştir. Bizim de gücümüz buna yetmedi. Ama özellikle altını çizmek istediğim şey şu: Böylesi zamanlarda değişim lafının bir büyüsü var. Ama değişimi makyaj büyüsü olarak görmeyelim. Net ifade ediyorum; Türkiye’deki siyaset anlayışının değişmesi lazım. Yani seçmeni pasta dilimleri olarak görünce olmuyor. Bu iktidarın gerçekten yenilebilmesi için toplumsal mücadeleye ihtiyaç var.
‘MASA BAŞINDAKİ MATEMATİK HESAPLARINI BİR KENARA BIRAKACAĞIZ’
İşçi örgütlerini büyütmemiz lazım. Türkiye’de emekçilerin daha fazla yan yana gelmesi lazım. Kadın örgütlerinin daha güçlü hale gelmesi lazım. Daha yaygın, daha derin, daha kararlı hale gelmesi lazım. Gençlik… İktidarın her sıkışmasında aklına gelen ilk şey ne oluyor? Üniversiteleri kapat. Pandemi oldu üniversiteleri kapat, deprem oldu üniversiteleri kapat. Bunun önemli sonuçlarından bir tanesi gençler yan yana gelemiyor. Dört yıldır üniversite öğrencisi olan genç arkadaşlarla konuşuyorum ‘Biz iki sene okula ya gittik ya gitmedik’ diyorlar. Okullardaki kültürel ortam, öğrencilerin yan yana gelebilmesi kaybedilmiş durumda. Bütün bunlara iktidarın gücünü ve olanaklarını da eklediğinizde, iktidar bu seçimden bir kez daha istediğini alarak çıktı. O zaman geri döneceğiz ve şunu tartışacağız; toplumsal aynı zamanda toplumsal bir mücadeledir ve biz kaybettiğimiz yerde kazanırız. Masa başındaki matematik hesaplarını bir kenara bırakacağız.”
‘İKTİDAR BAŞARILI OLMADI, ELİNDEKİ OLANAKLARI KULLANARAK KENDİ KONUMUNU KORUDU’
“21 yıllık iktidarın elinde büyük bir güç var. Süleyman Soylu İçişleri Bakanı olarak seçim döneminde karşımıza çıktı. Bizim o bölgedeki adayımız Ahmet Şık’tı. Bir arkadaşımızdan aldığımız bir tane araba, yanına eklenmiş 5-10 gönüllü arkadaşımızla seçim çalışması yaptı. Öbür tarafta ise devletin bütün imkanları Süleyman Soylu’nun arkasındaydı.
Dolayısıyla bu seçim adil bir seçim değildi. İktidar, başarılı olduğu için kazanmadı. Elindeki olanakları kullandı ve bunun sonucunda kendi konumunu korudu. Tayyip Erdoğan açısından ortada bir zafer yok ki. AKP’nin oyu yüzde 35’e düşmüş.
‘EMEK VE ÖZGÜRLÜK İTTİFAKI OLARAK BİZİM BAŞIMIZ DİK’
Emek ve Özgürlük İttifakı olarak bizim başımız dik. Neden? Şimdi açık konuşalım, Millet İttifakı, daha seçimlere uzun bir zaman varken kim cumhurbaşkanı adayı olacak, hangi parti kaç bakanlık alacak tartışmalarına girdi. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın bu kapsamda en küçük bir tartışması olmadı.
Siyaseti, toplumsal gücünüzü bir pazarlık unsuru haline getirerek kişisel ikbal yaratmaya dönük yaklaşımların mahkûm edilmesi lazım. Emek ve Özgürlük İttifakı’nda Yeşil Sol Parti, Emek Partisi, TİP meseleyi bir bakanlık pazarlığı olarak asla ele almadı. Biz ideallerimizi, inançlarımızı ortaya koyduk, değerlerimizi ortaya koyduk, yurttaşı bu konuda seferber etmeye çalıştık. Burada tabii ki istediğimiz sonuca ulaşamadığımızı görüyorum ama temiz bir çaba harcadık. Şimdi yeniden kuruluş tartışılacaksa bir değişim tartışacaksak ancak bu temeller üzerine tartışabiliriz.
‘SÖZDE ARAŞTIRMACILARIN YALAN RÜZGARLARIYLA 3 MİLLETVEKİLİ İKTİDARA GİTTİ’
Seçimlerde TİP’e yönelik milletvekili çıkaramayacağı söylemlerine dair yorumda bulunan Baş, şöyle konuştu:
“Antalya, İzmir ve İstanbul’da çok az farklarla arkadaşlarımız milletvekili seçilemediler. Sayımız 7’ye çıkacaktı ve üstelik bu durum ciddi bir yalan kampanyasına karşı gerçekleşti. ‘TİP milletvekili çıkaramaz, elimizde veriler var’ diye yalan rüzgarları esti sözde araştırmacılar tarafından.
Yurttaşlarda seçimden önce bir kaygı vardı. Mesela bu kaygı özellikle beslendi. Seçim süreci boyunca TİP’e verilecek oylar milletvekili çıkarmayacağı için iktidara yarar gibi birtakım sözde araştırmacılar değerlendirmeler yaptılar sosyal medyada bu durumu kampanya konusu hâline getirdi. Bunun sonucunda ise çok az farkla 3 milletvekili kaybettik. Bunların 3’ü de iktidara gitti.”