Gündemden Haberler

Halka karşı işlenmiş her suçun ve kaybettiğimiz yılların hesabını soracağız

Yarın yapılacak olan Genel Seçim öncesi Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş’ın partisi adına yaptığı TRT propaganda konuşması yayımlandı. Konuşmasına, bir ¨hatırlama ve hatırlatma¨ konuşması yaptığını vurgulayarak başlayan Erkan Baş, sözlerine iktidar ve yandaşlarının halka karşı işlediği suçları ve bunlara karşı halkın, emekçilerin nasıl mücadele ettiğini hatırlatarak devam etti.

 

Yurttaşlara ¨Dünya şimdi de sizi konuşacak. Devlet olanaklarını kendisi için kullanan bir tek adam rejimini bitirdiler, diyecek¨ sözleriyle seslenen Baş, TİP’in en büyük vaadini ve sözünü ise

¨Sizden çaldıkları her bir kuruşun, yitirdiğimiz her bir canın, iş cinayetlerinde yaşamını yitiren her bir emekçinin, halka karşı işlenmiş her suçun, kaybettiğimiz yılların hesabını bir bir soracağız¨ sözleriyle aktardı.

 

Erkan Baş, sözlerini ¨Cumhurbaşkanlığı seçiminde Saray rejiminden kurtulmak için oyunuzu Kemal Kılıçdaroğlu’na verin. Milletvekili seçiminde ise kendiniz için, çocuklarınız için ülkemizin güzel yarınları için; işçilerin, emekçilerin, gençlerin, kadınların, aydınların partisine, Türkiye İşçi Partisi’ne oy verin¨ çağrısıyla sonlandırdı.

 

Erkan Baş’ın konuşmasının tamamı ise şu şekilde:

 

Güzel ülkemizin dört bir yanında bizi izleyen, sesimizin ulaştığı tüm yurttaşlarımıza yürekten merhaba…  

 

Bu güzel bahar gününü sevdikleriyle geçirebilen dostlarım.

Lütfen birbirinize sıkı sıkıya sarılın…

 

Hafta sonunda çalışmak zorunda olanlar.

Çalışma arkadaşlarınızla kol kola, omuz omuza verin…

 

Tek başınaysanız, bir gözünüz sevdiklerinizin resimlerinde olsun…

En zor ve en güzel günlerinizi düşünün.

 

Bu bozuk düzende namerde muhtaç olmadan yaşayabilmek için neleri birlikte başardınız.

Bu nasıl bir inattır.

Bu ne müthiş bir umuttur.

 

Bu konuşma bir hatırlama, hatırlatma çağrısı.

Size yapılanları, ama buna rağmen vazgeçmeyişinizi…

Değerinizi ve başardıklarınızı hatırlamak için bir çığlık, bir haykırış.

  

1999 depremi, ardından 2001 krizi…

ABD’nin, Avrupa başkentlerinin, boyalı basının parlattığı bir ekip size pazarlandı.

İktidara gelince ilk icraatları, Türkiye’yi Irak işgaline ortak etmeye çalışmak olmuştu.

Hatırlayın.

Bu onursuzluğa siz direndiniz.

Mecliste oylamanın yapıldığı o gün Ankara’da savaşa karşı mitingdeydik.

Meclisten o tezkereyi geçiremediler.

 

‘BABALAR GİBİ SATACAĞIZ, ŞİRKET GİBİ YÖNETECEĞİZ DEDİLER’

Amaçları faşist 12 Eylül darbesinin ekonomik hedeflerini yerine getirmekti.

Özelleştirmelere başladılar.

Babalar gibi satacağız, şirket gibi yöneteceğiz dediler.

Bu halka ait olan ne varsa, her şeyimizi satmaya başladılar.

Şımarık zengin çocukları gibi satıp savdılar.

Bu özelleştirme yağmasına ikna olmadınız.

 

İşten çıkarılan kamu emekçileri haklarının gasbedilmesine razı olmadı. TEKEL işçileri çıktı. Yeter dedi. Hatırlayın! Ankara’nın ayazında, işçi arkadaşlarıma buz gibi havada soğuk su sıktılar, gaz sıktılar ama sokaktaki direnişi onlar başlattı.

  

Devlete tarikatları yerleştirmek için, üniversiteleri, yargıyı kuşatmak için neler yaptılar.

Defalarca soruları çaldılar.

Ama liseliler hırsızlara meydan okudu.

Arkadaşlarımız yeri göğü inletti.

 

Hatırlayın. Hepimiz o gün, umutla göğsümüz kabararak izledik kardeşlerimizi.

 

‘REYHANLI’YI, ANKARA GAR KATLİAMINI HATIRLAYIN’

 

Bu işbirlikçi iktidar, komşu ülkemiz Suriye’nin iç işlerine karıştı. Hiç utanmadan Şam’a gireriz dediler.

Savunmasız insanların sığınması ayrı…

Ama bunlar sınırlarımızı delik deşik ettiler.

Ve cihatçı terörü ülkeye soktular.

Reyhanlı’yı hatırlayın.

Ankara Gar Katliamını hatırlayın.

Yanı başımızda arkadaşlarımız öldü… 

Bu savaş politikasına siz “Hayır” dediniz!

Şimdi hiçbiri savunamıyor o Suriye politikasını.

 

“Afedersiniz Ermeni” lafını kim söylemişti hatırlıyor musunuz?

Hrant Dink’i katledenleri…

Kemal Bey’e ayrımcı sözlerle kimler saldırmıştı.

Daha geçen hafta Erzurum’daki mitinge saldıranlar kim?

Alevi canlarımızı hedef gösterenler, Sivas Katliamı’nda katillerin avukatlığını yapanlar kimin partisinde, kimin ittifakında lütfen bir bakın.

 

“Kadın mıdır, kız mıdır” diyeni unutmayın.

Kadınların, can güvenliği ve yaşam hakkını hiçe sayıp İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede geri çekileni…

“Kadınlarla erkekler eşit değildir” diye bas bas bağıranı…

Kadınların çalışmasını istemeyenleri…

 

Ama umutla hatırlayın kadınların mücadelesini…

8 Mart’lar bu ülkede direnişin sembolü oldu.

Kadınlar, Türkiye’nin ana muhalefet gücü haline geldi.

 

Bu ülkenin en önemli sorunlarından biri olan, Kürt meselesini istismar ettiler.

Yoksul evlerine ateş düşmeye devam etti.

Evlatlarımızı kaybettik.

Barış isteyen düşman ilan edildi.

Kayyumlar atandı, siyasetçiler hapsedildi.

Çatışmadan medet umanlar palazlandı.

Ama iktidarın ayrımcı diline rağmen halkın arasında oluşturulmak istenen düşmanlığa siz prim vermediniz.

 

Laiklik gibi Cumhuriyet’imizin ilerici kazanımlarına kastedildi.

Emekçilerin çocukları için bilimsel eğitim erişilmez hale geldi.

Gençler tarikat yurtlarına mahkum edildi.

Dini görüşler mahkeme kararlarına dayanak yapıldı.

 

İnançlı yurttaşlar, dindar kardeşlerim,

Sizin en samimi, en kalbi inançlarınızı sömürerek zengin oldular, servetlerine servet kattılar.

Bu ülkede cami avlusunda seçim mitingi yapıldı.

Ama hatırlayın.

Sözde muhalefet bile laikliği ağzına almıyordu.

Buna rağmen laikliği tekrar kazanacağız diyen siz oldunuz.

 

Gezi Parkı’na gözünü dikmişti unutmayın.

Tıpkı ormanlarımıza, derelerimize, denizlerimize gözünü diktiği gibi.

Orman yangınlarına müdahale etmek için uçak bile kaldıramadılar.

Hatırlayın.

O yangınları ellerinizle, kendi emeklerinizle siz söndürdünüz.

İklim krizi sayenizde gündem oldu bu ülkede.

Hatırlayın.

Kaz Dağları’nı yabancı şirketten siz kurtardınız.

 

Hatırlayın.

Gezi’de siz direndiniz, sizin çocuklarınız direndi.

Başta Gezi’de belki bir avuçtuk.

Sonra Türkiye’nin dört bir yanında milyonlar olduk.

 

Bu iktidar dönemi boyunca katledilen çocuklarımızı unutmayın.

Ve hatırlayın tüm çocuklarımız için tuttuğumuz yası.

Berkin’in cenazesinde on binler olduğumuzu.

 

‘KIZILAY’IN DEPREMDE SATTIĞI ÇADIRLARI UNUTMAYIN’

 

Ve depremleri unutmayın.

Yıktıkları kentlerimizi unutmayın.

En hayati görevleri en liyakatsiz kişilere verdiklerini, Kızılay’ın deprem anında sattığı çadırları unutmayın.

 

Ama dayanışmanızı da hatırlayın.

İnsanları kurtardınız, çadır buldunuz, aş buldunuz, su buldunuz.

Örnek oldunuz, umut oldunuz.

Tüm Dünya sizi konuştu.

 

Dünya şimdi de sizi konuşacak.

Devlet olanaklarını kendisi için kullanan bir tek adam rejimini bitirdiler, diyecek.

Size söz…

Saraylıları daha önce nasıl indirdiysek bu Saray rejimini de tarihin çöp sepetine atacağız.

Cumhuriyet’in yüzüncü yılında, saltanat sevdalılarını bir kere daha alt edeceğiz.

 

Değerli yurttaşlar,

 

TİP patronların partisi değil. Onlardan para almıyor.

 

TİP tarikatların partisi değil. Onlardan destek almıyor.

 

TİP, yalnızca emekçilerin, alın teriyle çalışanların partisi. TİP, sizin partiniz. TİP, sizin sesiniz.

 

Aday listelerine bir bakın. Bir yanda arsız müteahhitler, çeşit çeşit patronlar, servet sahipleri ve onların temsilcileri var.

 

‘SİZE ANCAK SİZİN İÇİN MÜCADELE ETME SÖZÜ VEREBİLİRİZ’

 

TİP’in listelerinde ise işçiler, emekçiler, çiftçiler, kadınlar gençler var. Üstelik hepsi üst sıralardaki adaylar. Biz dört vekilden razıysanız, daha fazlasını Meclise taşımak şimdi sizin elinizde.

 

İlk defa, arkasına patronları, hazine yardımını, devlet olanaklarını almamış bir işçi partisini meclise ellerinizle taşıyabilirsiniz.

  

“İşçi partisi bana ne vadedebilir?” diyebilirsiniz. Biz size ancak sizin için mücadele etme sözünü verebiliriz. Ve biliyorsunuz, bunu da yaparız.

 

Ne için mücadele ederiz?

Bir tek adam rejimine heves edenler olursa karşısında bizi bulur.

 

Barınma gibi, elektrik gibi, sağlık eğitim hizmetleri, internet gibi, tüm temel ihtiyaçlarınızın ücretsiz olmasını sağlamak için terimizin son damlasına kadar mücadele ederiz.

 

Bizim size vaadimiz, birlikte mücadele edersek, sendikalı olduğunuz için işten atılmamanızdır.

Günde 10 saat, 12 saat değil çocuklarınızla, eşinizle dostunuzla vakit geçirecek kadar çalışabilmektir.

Cumartesi gününüzü kazanmaktır mesela!

Yok illa çalışacağım diyorsanız da mesai ücretinizin eksiksiz yatmasıdır.

Çocuk işçiliğin sona ermesidir.

Güvenceli çalışmaktır.

Taşeron değil kadroda çalışmaktır.

Emekliliğin hayal olmamasıdır.

 

Halkçı ve kamucu bir ekonomi için mücadele etmeyi vadederiz biz. Amacımız, ülke kaynaklarının peşkeş çekilmediği, planlı ve ekolojik bir şekilde Türkiye’nin üreten bir ülke olmasını sağlamaktır. Tarımı ayağa kaldırmaktır. Bizden çalınan her şeyi geri alana kadar bıkıp usanmadan mücadele etmektir.

 

Laiklik demekten korkmayacağımıza söz veririz örneğin…

Sizin dini inançlarınızın sömürülmesine tahammül etmeyiz.

Alevilerin de eşit yurttaşlık taleplerini en gür şekilde biz savunuruz.

 

Kimsenin bir daha kayyumları aklından geçirmemesi için elimizden geleni yapmayı söz veririz.

Kürt sorununun barış içinde çözümü için her türlü fedakarlığı yapar, emeği veririz.

Bu sorunun silahların gölgesinde kalmadığı bir ortamı, inanın ancak solcular yaratır.

 

Mecliste güçlü olduğumuzda kadınların haklarının bir avuç zengin adamın insafına bırakılmayacağından emin olabilirsiniz.

Kadına yönelik şiddete, tacize karşı göğsümüzü siper ederiz.

Hiçbir kadına, iş görüşmesinde “Çocuk yapmayı düşünüyor musunuz?” diye sorulamaz.

Her iş yerine kreş açılması için mücadele ederiz.

İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönene kadar birlikte mücadele ederiz. Caymak isteyen olursa o meclisi kendilerine dar ederiz.

LGBTİ+’ların yaşamın hiçbir alanında ayrımcılığa maruz kalmaması için direniriz.

Engelli yurttaşlarımızın, engelsiz bir yaşama kavuşması için çalışırız.

 

Gençler için sözümüz ne olur biliyor musunuz?

Pandemi ya da deprem olduğunda ilk gözden çıkarılacak şeyin eğitim olmadığını herkese anlatırız.

Eşit, parasız, bilimsel bir eğitim için bütün gücümüzle kavga ederiz.

Kayırmanın, torpilin olmadığı bir Türkiye için mücadele ederiz.

Müzikle, sporla dolu, istedikleri etkinlikleri yapabileceğiniz bir Türkiye hayalinin parçası oluruz.

 

Tüm canlılar için yaşam hakkına saygı duyduğumuz, yeşil kentleri birlikte kurabiliriz.

Dereleri ve ormanları savunuruz.

Yenilenebilir enerji için mücadele ederiz.

 Hayvanlara kötü muamele edilmemesi için kol kola gireriz, inanın başarırız.

 

Türkiye’nin adının NATO gibi bir savaş örgütüyle birlikte anılmaması için mücadele ederiz.

Emperyalistlere karşı bağımsızlığımızı savunuruz.

TİP’in güçlü olduğu bir Türkiye, savaşla değil barışla anılır.

ABD, Avrupa, Rusya fark etmez… Emperyal hedeflerin parçası da olmayız oyuncağı da…

 

TİP’İN EN BÜYÜK VAADİ…

 

TİP’in en büyük vaadi ise şudur; 

Sizden çaldıkları her bir kuruşun, yitirdiğimiz her bir canın, iş cinayetlerinde yaşamını yitiren her bir emekçinin, halka karşı işlenmiş her suçun, kaybettiğimiz yılların hesabını soracağız.

 

Sevgili kardeşlerim, büyüklerim, dostlarım…

Bunlar doğru diyorsanız;

Siz daha önce bunlar için mücadele ettiniz, bundan sonra da edersiniz diyorsanız;

Gelin, gönül rahatlığıyla oyunuzu Türkiye İşçi Partisi’ne verin.

 

Selam olsun, Saray iktidarına geçmişte son verenlere…

Selam olsun Saray iktidarına yarın son vereceklere…

Selam olsun kurtuluşumuza…

Selam olsun Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında emek ve özgürlükle yeniden doğuşuna…

Selam olsun Türkiye’nin ve dünyanın aydınlık geleceğine!

Yazıyı Kaynağından Okuyun →

Mert Ege

Editör, 28 yaşında, Gazetecilik mezunu. Gündemi takip ederek sizlere en güncel ve gerçek haberleri ulaştırmayı hedefler. Objektif ve ilkeli yayın kendisi için en önemli ve hassas konuların başında gelir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu