Ekonomi

Mahfi Eğilmez yanıtladı: Türkiye krizde mi?

Eski Hazine Müsteşarı Mahfi Eğilmez kişisel blogunda son dönemdeki ekonomik gelişmeleri değerlendirdi. 

“Türkiye krizde mi?” başlığı taşıyan yazı şu şekilde:

Türkiye ekonomisi 2019 yılının ilk çeyreğinde yüzde 2,6 oranında küçülme yaşadı. 2018 yılının son çeyreğinde yaşanan yüzde 3 oranındaki küçülmeden sonra bu üst üste yaşanan ikinci küçülmeyi gösteriyor. Bu açıdan bakıldığında resesyonu andırıyor olsa da enflasyonun ve işsizliğin çok yüksek olması bu durumu resesyondan çıkarıp slumpflasyonun çerçevesine sokuyor.

Krizin genel tanımı şöyle yapılıyor: Ekonominin temel yapı taşları olarak kabul edilen mal, hizmet, üretim, döviz fiyatları üzerinde kabul edilebilir düzey ve oranların ötesinde yaşanan şiddetli dalgalanmalar. Benim kriz tanımım biraz daha farklı: Ekonomik kriz; büyüme, işsizlik, enflasyon, faiz, bütçe açığı, cari açık, yerli paranın dış değeri gibi temel göstergelerin yanı sıra geleceğe ilişkin beklentilerin bozulması ve bu bozulmanın belirli bir süre devam etmesi halidir.

Öncelikle sözünü ettiğimiz göstergelere yakından bakalım. Yani önce olay yeri incelemesi yapalım. Aşağıdaki tablo 2017, 2018 yılsonları ve 2019 yılı itibarıyla bugünkü değerler ve yılsonu tahminlerini gösteriyor (Kaynaklar: TÜİK, TCMB, BDDK, Bloomberg HT.)

 

Birim

2017

2018

31.05.2019

Açıklama

Durum

Kişi Başına Gelir

USD

10.537

9.346

8.507

Yılsonu Th

Büyüme

%

7,4

2,6

-2,6

 

İşsizlik

%

10,4

13,5

14,7

Şubat 2019

Enflasyon (TÜFE)

%

11,92

20,30

19,50

Nisan 2019

Gösterge Faiz

%

13,4

19,7

25,78

 

USD/TL

 

3,78

5,29

5,89

 

YP Mevduat/Toplam

%

46,2

48,8

53,0

 

Bütçe Dengesi / GSYH

%

-1,5

-2,0

-3,5

Yılsonu Th

Cari Denge / GSYH

%

-5,5

-3,5

0

Yılsonu Th

+

Ekonomik Güven Endeksi

%

95,3

96,3

77,5

 

Tüketici Güven Endeksi

%

65,1

69,5

55,3

 

Bu tablodaki verilerden büyüme, işsizlik ve enflasyonu bir grafik üzerinde gösterelim.

Tabloya baktığımızda şunları görüyoruz: (1) Kişi başına gelir hızla geriliyor. Bu gelişme Türkiye’yi dış görünüş itibarıyla sıkıntıya sokuyor. (2) Büyümede başlayan ivme kaybı küçülmeye dönüşmüş bulunuyor. Türkiye, artık büyüyemiyor, küçülüyor. (3) İşsizlik, bir daha eski yüzde 8’ler düzeyine dönmek bir yana hızla artıyor. (4) Dünyada çok sorunlu birkaç ülke dışında gelişmiş ekonomilerde yüzde 1 – 3, gelişmekte olan ekonomilerde yüzde 4 – 5 aralığında olan enflasyon Türkiye’de yüzde 20 gibi çok yüksek düzeyde gidiyor. (5) Gösterge faiz bütün dünyada gerilerken Türkiye’de sürekli bir yükseliş içinde görünüyor. (6) TL, hızlı bir dış değer kaybı yaşamaya devam ediyor. TL’nin son 5 aydaki değer kaybı yüzde 31. Bu kadar değer kaybı yaşayan bir yerli para insanları iki şekilde etkiliyor: Dolarizasyon (yabancı para mevduatın toplam mevduattaki payı) artıyor ve dış borçları ödemek için çok daha fazla TL yaratmak gerekiyor. (7) Bu yıla kadar ekonomide en önemli çıpa olarak kullanılan bütçe dengesi de bozulma içinde görülüyor. (8) Tablodaki tek olumlu görünen gösterge cari açık. Bu yılsonunda sıfır dolayında olacağı yani açığın kapanacağı tahmin ediliyor. Ne var ki bu olumlu gibi görünen gelişme yukarıda saydığımız olumsuz gelişmelerin bir sonucu olduğu içi aslında olumlu olarak algılanamayacak bir durumu ortaya koyuyor. (9) Tabloda son iki sırada yer alan ve beklentileri gösteren endeksler de olumsuz. Bir başka ifadeyle ekonomik birimler bu olumsuz görünümün devam edeceğini düşünüyorlar.

Bu tespitlerden sonra grafiğe baktığımızda Türkiye’nin uzun süre istikrarsızlık, bozulma, türbülans, ekonomik sıkıntı gibi ifadelerle tanımlamaya çabaladığı durumun aslında bu tanıma göre ekonomik krizin ta kendisi olduğunu görebiliyoruz.

Bu krizin adı nedir diye sorulursa bunun yanıtı, iki çeyrek üst üste küçülme yaşandığı için, resesyon gibi görünse de, slumpflasyondur. Slumpflasyonda ekonomik küçülmenin yanı sıra çok yüksek işsizlik ve enflasyon da söz konusudur. Slumpflasyon çok tehlikelidir, çünkü enflasyonu düşürüp, işsizliği azaltıp büyümeyi yukarı çekmek gibi birbiriyle çelişkili amaçları aynı anda gerçekleştirebilmek ancak beklentileri olumlu hale getirmekle olabilir.

Krizden nasıl çıkılabilir diye sorulursa bu sorunun yanıtı; ekonomi dışı ve ekonomi içi bir dizi önlemle düzeltilir şeklindedir. Bu önlemlerin neler olduğunu özetle sıralayayım:

Dış politika: Yurtta sulh cihanda sulh ilkesine ve ortadoğuda altın kural ilkesine (ortadoğudaki belalardan uzak durma, karışmama) geri dönülmesi gerek. Bir yandan ABD ile ilişkileri düzletirken bir yandan da AB ile yeniden çok ciddi olarak üyelik ilişkilerine başlamak şart.

İç politika: Parlamenter rejime, güçler ayrımı ilkesine (yasama, yürütme ve yargının ayrılması) geri dönülmesi ve yargının tamamen bağımsız hale getirilmesi gerek.

Eğitim: Tamamen bilime dayalı, bilim dışında hiçbir öğretiye yer verilmeyen bir eğitim modeline geçilmesi, teknik okulların sanayi odalarıyla birlikte kurulup, özendirilmesi gerek.

Ekonomi: İçi boş programlar açıklamaktan vazgeçilmesi, TCMB’nin tam olarak bağımsız bir yapıya kavuşturulması, teşvik sisteminin dünyayla rekabet edebilecek ürünleri kapsayacak bir çerçeveye dönüştürülmesi, piyasa sistemini bozacak yaklaşımlardan vazgeçilmesi, bütün altyapı yatırımlarının ertelenmesi ve yenilerine girilmemesi, kamu kesimindeki israfın durdurulması ve her şeyden önce de 2001 krizi sonrası uygulanan ekonomik program benzeri bir program hazırlayıp uygulanması gerek.

Beklentiler: Tabloya göre beklentilerde ciddi bozulmalar söz konusu. Yukarıda konu ettiğimiz adımlar atılırsa beklentiler de olumluya döner.

Son olarak bu öneriler kısa dönemde ve kriz derinleşmeden yerine getirilebilirse Türkiye toparlanabilir.

 

Yazıyı Kaynağından Okuyun →

Mert Ege

Editör, 28 yaşında, Gazetecilik mezunu. Gündemi takip ederek sizlere en güncel ve gerçek haberleri ulaştırmayı hedefler. Objektif ve ilkeli yayın kendisi için en önemli ve hassas konuların başında gelir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu