‘YSK’ye de Anadolu Ajansı’na da güvenmiyoruz’
Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, katıldığı Sözcü TV canlı yayınında “Tam bir buçuk yıldır seçim güvenliği için çalışıyoruz, YSK’ye de Anadolu Ajansı’na da güvenmiyoruz” dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu, Sözcü TV ekranlarında yayınlanan “Liderler Özel” programında gündeme ve seçime ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Cumhurbaşkanı Adayı Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Ayrıştırıcı dil kullanılması, topluma keskin yayılması… Medyada, sendikada ayrışmayı görüyorsun. Kutuplaştırıcı anlayışın olması beni en üzen olay. Benim de hatamı söyleyebilirler. Halkın hakemliğinden korktular.
‘DEVLETİN KOLONLARINI YENİDEN SAĞLAMLAŞTIRACAĞIZ’
Ne yapsa haklıdır diye yanlışlar da alkışlandı. Ekonominin buraya gelmesi de o alkışlar sayesinde oldu. Oysa bir politikacının en çok tutarlı eleştiriye ihtiyacı var. Siyasi liderlerin kavga etmemesi lazım. Birlikte yarışmalıyız. Bu çerçevede kavga, kullanılan diller, toplumun kutuplaşması, yanlış politikaların takip edilmesi… Bu yanlışlığı sadece topluma yansıtmakla kalmadılar, devletin kadrolarına da yansıttılar. Vali devleti temsil eder. KKTC’ye atanan büyükelçi, açık açık iktidar propagandası yapıyor. Parti ayrı devlet ayrıdır. Parti ile devleti ayırmayan toplum haline geldik. Siyasi partiler geçicidir. Devleti yönetirler, devlet bakidir. Devletleşen, tüm organlarını kendisine tabi kılan, yanlışları görmeyen, temel kolonlarını sarsan bazılarını yıkan, yasama, medya gibi anlayış çıktı ortaya. Bu kolonları yeniden sağlamlaştıracağız.
‘YSK’YE DE ANADOLU AJANSI’NA DA GÜVENMİYORUZ’
Tam bir buçuk yıldır seçim güvenliği için çalışıyoruz. YSK’ye güvenmiyoruz. Aynı zarfın içine konulan 4 pusulanın 3’ü doğru 1’i yanlış diyen YSK topluma güven vermez. Kaç sandık var, YSK’den veriler geldi, hangi sandıkta görevlimiz olacak. Gönüllü ekibimiz her sandık görevlisini aradı. Ayrıca eğitime alındılar. Anadolu Ajansı’na da güvenmiyoruz.
‘HALKIN PARTİSİ OLMA KONUSUNDA MESAFE ALIYORUZ’
Bu ülkede soğan bile alınamayacak noktaya geliyorsa ve ürünler taneyle satılmaya başlandıysa, zengin toprakları olan bir ülke nasıl bu konuma geliyor. Hayvan, et, buğday dışarıdan… Neden böyle oldu, kim yaptı bunları? Ülkeyi bu hale getiren kim? Siyasi iktidar, kendi çiftçisiyle rekabet ediyor. Fiyatlar yükseliyor, vatandaşın alım gücü yok. Soğana muhtaç hale geldi vatandaş. Geçmişte vatandaşı 2 kilo bilmem neye oy veriyorsun, sana şunu verdiler oy veriyorsun diye eleştirirdik, sormazdık neden 1 kilo makarnaya muhtaç hale geldi diye. Bunu eleştirdim. Biz gerçekten halkın partisi olma konusunda mesafe alıyoruz.
Bir ülkede 20 milyon kişi devletten gelecek yardımı bekliyorsa ciddi bir sorun var demektir. Normalde bu sayının düşmesi lazım. Sayıyı artırdılar bununla da övünüyorlar. Asıl temel sorun budur. Beka sorunu budur. Kendi halkını açlığa ve yoksulluğa mahkum eden düzen. Bunun düzelmesi lazım. Vatandaşlar yoksulu bilmeyecek, sosyal devlet bilecek, afişe etmeyecek yoksulu. Devlet vatandaşın soyulmasına hizmet etmez, güzel bir gelecek vaat eder.
‘300 MİLYAR DOLAR TEMİZ PARA GELECEK’
5 yıl içinde 300 milyar dolar temiz para gelecek. Kirli parayı bunlar getirdiler, kaç sefer, 11 kez kanun çıkardılar. Parayı getiren adam hakkında kirliyse soruşturma açılamayacak dediler. Uyuşturucu parası geldi ardından baronlar geldi. Türkiye’de hesaplaşmaya başladılar, birbirlerini öldürdüler. Londra’da fonlarla görüştüm. Adalet, hukuk olursa, hakkımızı alabilirsek Türkiye’de yatırım yaparız dediler. Yatırım alanlarını da belirledik.
Zincir mağazalar değil AVM’ler için de haftada 1 gün tatil zorunluluğu getirmek lazım. Bu Fransa’da da diğer ülkelerde de var. 1 gün kapalı kalırlar, o gün insanlar tatil yapar, esnaftan alışveriş yaparlar, bu batılı ülkelerde uygulanan kural. Esnafın özel olarak korunması lazım. Deprem bölgesinde de esnafın hızlıca dükkanını açması konusu üzerinde durdum. Esnafın sosyal güvenliği 9 bin üzerinden, diğerleri daha düşük günden hesaplanıyor. Esnaf dükkanında, işçi işinden olabiliyor. Dolayısıyla sürekli çalışma şansı yok. Emekli olmak için belli bir yaşı doldurmak zorunda. BAĞ-KUR’lu düşük aylık alıyor, bu büyük haksızlık benzer haksızlığı işçiler için görmek mümkün. Milli gelir artışından pay vermemekle ilgili bir yasal düzenleme yaptılar. Emeklilik sisteminin tümüyle yeniden ele alınıp değerlendirilmesi gerekiyor.
‘İSTANBUL’DA KENTSEL DÖNÜŞÜM YAPILACAK’
Kentsel dönüşüm yapılacak İstanbul’da. 99 depremin üzerinden kaç yıl geçti. Ben AFAD’a gittiğimde TOKİ şunu bunu yaptı diye anlattılar. Bağcılar yerinde duruyor, burada kentsel dönüşüm olmadı. Lüks konutlar yapıldı. Kentsel dönüşüm yok. Mansur Bey burada, Ekrem Bey İstanbul’da… Buraların yeniden yapılması lazım. Bu konuda irade ortaya koyuyorlar. Saray’dan bekledikleri kararlar bir türlü çıkmıyor. Kendisine izin verilmeyen birçok kararı kendisi imzalayacak. Onlar da çıkıyorlar, konuşuyorlar. Seviliyorlar. Kendi yaşadıkları sorunları, nasıl aştıklarını anlatıyorlar, değişime ihtiyaç olduğunu vurguluyorlar. Memnunuz.
‘BİRİNCİ TURDA BU İŞ BİTER’
İkinci tura kalmaz, birinci turda bu iş biter. Ben bu ülkenin gençlerine güveniyorum. Seçimin kaderini belirleyecek olanlar gençler. Biz değiliz. Yaklaşık 5 milyon 300 bin genç ilk kez sandığa gidip oy kullanacak. Bu gençler var olan düzenden zaten memnun değiller. Onları sandığı götürmemiz lazım. Türkiye’nin kaderini değişecekler.
Parlamentoda çoğunluğu alacağız. Öyle bir tablo var. AK Partililer de zaten güçlendirilmiş parlamenter sistemi isteyecekler. Siyaset yapma haklarını ellerinden aldılar. Zaten istiyorlar. Onlar belki çıkıp net ifade etmiyorlar da arkadaşlar görüşüyorlar, parlamentoda konuşuyorlar.
İlk 3 ay içinde Avrupa Birliği ile olan vize sorununu aşmak istiyoruz. Düzenlemeleri yapacağız. İlla dayatma kültürü ile iş mi yapılır, bizim aklımız yok mu? Kendi irademizle ülkemize getirebiliriz. Birinci sınıf demokrasiyle. Vizesiz Avrupa’ya gidilsin, neden olmasın?”